Prof. Dr. Nurullah ÇETİN- Efendiler Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz

Efendiler, 1299’dan beri Türk milletinin kurduğu, geliştirip büyüttüğü, dünyanın süper gücü yaptığı, adalet, hak hukuk, medeniyet kavramlarına bağlı olarak insanî, millî ve İslamî temeller üzerine inşa ettiği ve evrensel planda dev bir Türk-İslam medeniyetini yaşattığı Osmanlı Devleti son dönemlerinde yorulmuş, gerilemiş, tarihsel misyonunu tamamlamış, artık temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu. Birinci Dünya Savaşı sonu itibariyle artık kendisine bağlı olan bütün memleketler parçalanmıştı. Ortada bir tek Türk halkının sığındığı bir ata yurdu kalmıştı. Haçlı emperyalist devletler Sevr Antlaşması paçavrası gereği onu da parçalayıp paylaşmak için gelip ülkemizi işgal etmişlerdi.
İşgal döneminde artık padişahın, halifenin, hükûmetin bir hükmü, değeri, itibarı ve gücü kalmamıştı. Bu durumda önümüzde tek bir seçenek kalmıştı. O da millî hâkimiyete dayalı kayıtsız şartsız bağımsız ve yeni bir Türk devleti kurmaktı. Bu amaçla verdiğimiz kutlu bir millî mücadeleyi kazandık, işgalcileri yurdumuzdan defettik ve artık, sahibi olduğumuz kendi vatanımız üzerinde kendi milletimizin idaresine kendi millî irademizi hâkim kılma zamanı gelmişti. Biz de bu doğrultuda yarın Cumhuriyetimizi ilan edeceğiz.
Bundan böyle başkenti Ankara olan Anadolu merkezli tekli ve merkezî bir devletimiz olacak ve onun adı da “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olacak. İrade-i seniyyeye (padişahın yüce iradesi) dayalı tek bir kişi ve hanedan merkezli monarşik rejime, saltanat rejimine ve din adamları sınıfı, işçi sınıfı, kapitalist sınıfı gibi ayrıcalıklı bir sınıf devleti olan oligarşiye de izin vermeyeceğiz. Mandacılık gibi irade-i ecnebiyyenin (yabancı devletlerin iradesi) kontrolündeki bir kölelik, esaret ve maraba devlet yapısına da izin vermeyeceğiz. Manda ve himayeyi kesin olarak reddediyoruz.
Devletimiz, sadece ve sadece irade-i milliyeye dayalı yani bütün Türk milletinin istişareyle ortaya çıkan ortak iradesinin belirleyici ve yönlendirici olduğu bir millet devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti olacaktır. Kur’an-ı Kerim de zaten “ve şâvirhüm fi’l-emr”, “şûrâ beynehüm” gibi şura, istişare ayetleriyle müslümanların kendi işlerini kendi aralarında istişareyle yani bunun kurumsal şekli olan cumhuriyet anlayışıyla görmesini emrediyordu.
Kur’an’da “İslam devleti”, “Şeriat devleti” gibi adları olan bir devlet modeli önerilmiyordu. Sadece devlet modeli ne olursa olsun yöneticilerin adaletle hükmetmesini, çocukların, kadınların, yetimlerin, mazlum ve mağdurların haklarının gözetilmesini, faiz mekanizması gibi ekonomik sömürüye yol açan uygulamalara izin verilmemesini emrediyordu. Hz. Muhammed’den sonra dört halifenin dördünün de “seçim, biat, şura” ilkelerine göre işbaşına gelip devlet yönetmeleri de bu anlayışa göre idi.
Efendiler Türkiye Cumhuriyeti devletimiz üç ana sütun üzerine inşa edilecektir: Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak.
1.Türkleşmek ilkemiz gereği bundan böyle;
-Milliyetçilik ilkesini devletimizin kurucu ana ilkesi kabul edeceğiz. Biz artık millî bir devlet olacağız. Biz “Osmanlı milleti”, “milletimiz milleti”, “Anadolu milleti”, “proleter sınıfı”, “enternasyonalist insan toplumu” falan değil; sadece “Türk milleti” olacağız. Etnik kökeni ne olursa olsun bütün vatandaşlarımızı din ve ırk farkına bakmadan, Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan her vatandaşımızı Türk kabul edeceğiz.
Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek dil, tek tarih kıvancı, tek ortak gelecek tasavvuru gibi ortak sosyolojik, kültürel, siyasi ve hukuki değerlerde birleşmiş, anlaşmış, kaynaşmış olan bütün vatandaşlarımızı sosyolojik ve kültürel bir milliyetçilik anlayışı içinde “Türk milleti” kabul edeceğiz. Türk doğulur da olunur da.
Bundan böyle biz Osmanlı tebası ya da padişahın kulu değil; kendi idaresi kendisine bağlı, vicdanı hür, fikri hür, irfanı hür Türk milleti ve Türk vatandaşı olacağız. Biz Türkiye sınırları içinde siyasi millet, bütün Türk dünyası içinde kültürel millet ve İslam dünyası içinde de dinî millet olacağız.
-Ses bayrağımız olan Türkçemizi yeniden diriltecek, üzerine abanan yabancı dil molozlarını temizleyecek, kendi zenginliğini, güzelliğini ortaya çıkaracak ve soylu konumuna kavuşturacağız. Kendi seslerimizi birebir tam olarak karşılayan yeni Türk harflerini alacağız ve yazıları karıştırmadan kolayca okuyabileceğiz.
Türk milleti kendi dilini yabancı diller boyunduruğundan kurtararak temiz, arı duru, yalın Türkçesini kullanacak.
Türkçemizin söz varlığı ve ifade kabiliyeti oldukça zengindir. Kendi iç zenginliğini ortaya çıkaracağız. Anadolumuzun her yerinde yerel olarak konuşma dilinde, halk ağzında kullanılmaya devam eden öz Türkçe söz varlıklarını ve eski kaynaklarımızda yazılı olarak var olan ama konuşma dilinde yer almayan öz be öz Türkçe sözleri derleyip toparlayıp hepsini yazı ve konuşma dilimize aktararak dolaşıma sokacağız.
Bundan sonra Arapça ve Farsça veya başka dillerin söz varlıklarının işgali altında kalmış, anlaşılmaz hale gelmiş yazı dilimizi bırakıyoruz. Türkçemiz, bizim bütün duygu, düşünce ve hayallerimizi birebir karşılamaya ve ifade etmeye yeterlidir. Halkımız gazeteleri de, romanı da, şiiri de her türlü yazıyı kolayca anlayabilecek. Yazdığı gibi konuşacak, konuştuğu gibi yazacak. Halk ile aydınlar arasında ayrı diller değil, tek bir iletişim dili olacak.
Ayrıca ve en önemlisi tek resmî dilimiz olacak o da sadece ve sadece Türkçe olacak. Milletimizi bölüp parçalamaya, birbirini anlamayan yabancı gruplar haline getirecek başka dilleri resmî dil yapmayacağız. Tek dil olmadan tek millet olmaz.
-Büyük ve engin Türk tarihi bizim Müslüman olmamızla başlamıyor. İslam öncesi Türk tarihini onlar gâvurdu deyip öğretmemek, yok saymak İslam’a da aykırıdır. Zira Kur’an’da ibret alınsın diye Firavunların, Nemrutların, nice dinsizlerin, kâfirlerin hayat hikâyeleri, tarihleri anlatılıyor. Bizim tarihimizin İslam öncesi de var.
Hem İslam öncesi, hem İslamî dönem hem de yakın dönem Türk tarihini çocuklarımız bir bütün olarak öğrenecek. Atalarımızı ne idilerse ve ne yaptılarsa olduğu gibi öğreneceğiz. Bize bıraktıkları iyi, faydalı, olumlu, güzel değerler mirasına sahip çıkacağız, yanlışlarını ve kötü işlerini kendilerine bırakacağız.
Kendi tarihimizi batılıların oryantalist bakış açılarına göre çarpıtılmış, aşağılanmış, itibarsızlaştırılmış batı merkezli tarih kitaplarından öğrenmeyeceğiz. Batılıların bizim İslam öncesi tarihimizi “barbar Türk dönemi”, İslamî dönem tarihimizi “şehvet ve şiddet dönemi”, Cumhuriyet dönemimizi de “jakoben dönem” diye tanımlamalarını şiddetle reddediyoruz.
Onların Eski Mısır ve Mezopotamya, Eski Yunan, İslam Ortaçağ ve Modern Batı medeniyeti diye dört medeniyet havzasına indirgeyen öznel yorumlarını reddediyor, bunların yanında ayrıca Türk Orta Asya medeniyetinin de önemini ve değerini ön plana çıkaracağız ve Türk çocukları kendi tarihleriyle övünecekler.
-Tek, bütün ve bölünmez bir vatanımız olacak, onun adı da Türk vatanı olacak. Federasyonlara, eyaletlere, özerkliklere, kantonlara, şehir devletlerine izin vermeyeceğiz. Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez diye haykıracağız.
-İmzamız ay yıldız olacak. Kendi semamızda nazlı gelinlik gibi, şafaklar gibi dalgalanan tek yıldızımız, tek bayrağımız Türk bayrağı olacak. Başka yabancı bayraklara, başka kumalara, Avrupa Birliği bayrağına, eşkıya bayrağına; hiçbirine izin vermeyeceğiz.
-Milletimizin ve devletimizin temel maddi ve manevî, millî ve dinî değerlerinin en veciz biçimde ifade edildiği tek millî marşımız “İstiklal Marşı”mız olacaktır. Hür vatanımızda, millî Türk devletimiz çatısı altında yabancı marşların hönkürülmesine izin vermeyeceğiz. İstiklal Marşımız bizim kimlik belgemizdir.
-Halkçılık ilkemizin bazı Türk düşmanları tarafından çarpıtılmasına, “halkların kardeşliği” safsatasıyla halkımızı etnik, mezhep, coğrafya ve hayat tarzı farklılıklarına göre bölmelerine ve bunları birbiriyle çatıştırmalarına izin vermeyeceğiz. Bizim için halk, hem eğitim ve ekonomik seviyesi daha alt seviyelerde olan kesime denir, hem de yaşayan bütün vatandaşlarımızın tamamı için kullanılır.
Biz “millet”i ölmüş atalarımız, yaşayan vatandaşlarımız ve doğacak çocuklarımızın tamamını kapsayan bir terim, halkımızı da sadece yaşayan vatandaşlarımızı tanımlayan bir terim olarak kullanırız. Ne komünistler gibi, kapitalist ve proleterya diye çatışan sınıflara ayrıştırırız, ne Türk düşmanı ırkçılar gibi birbirine düşman edilen etnik gruplar olarak anlarız. Bizim için Türk halkı ve Türk milleti, Türk vatandaşlarının tamamının adıdır.
-Halkçılık ilkesi gereğince de yüzyıllardan beri ihmal edilen Anadolu Türk halkını maddi ve manevi olarak her alanda kalkındıracağız, bütün ihtiyaçlarını göreceğiz. Halkı devletin kölesi değil, devleti halkın hizmetçisi yapacağız. Onları bu vatanın, devletin ve milletin sadece koruyucu askeri ve sadece besin yetiştiren çiftçisi olmaktan kurtarıp, vatanın hem hizmetçisi, hem efendisi yapacağız.
Türk halkının tamamı kabiliyetlerine, bilgisine, becerisine, ehliyet ve liyakatine göre hem cumhurbaşkanı, hem başbakan, hem bakan, hem müdür, hem patron, hem sanatçı, hem bilim adamı, hem general, hem sporcu; her şey olabilecek. Önünde ilerlemesi ve gelişmesi için hiçbir engel kalmayacak. Sınıfçı, kastçı bir toplum değil; kaynaşmış, anlaşmış, uyumlu, şuurlu bir millet olacağız.
-Ayrıca halkımızın hars olarak ürettiği bütün kültürel, sanatsal, edebî, folklorik değerler derlenip toparlanacak ve tehzib olarak işlenerek, modern yapılar içinde yeniden üretilerek genel Türk kültür evreninde dolaşıma sokulacak. Halkımıza hem medeniyet, teknik, imar götürülecek, hem ondan kültür alınacak.
-Milliyetçilik demek aynı zamanda vatanın bütün ekonomik kaynaklarını sadece Türk milletinin hizmetine sunmak demektir. Bundan böyle yeraltı ve yerüstü bütün maddi kaynaklarımızı yabancı devlet ve şirketlerin sömürüsünden, tasallutundan kurtarıp sadece Türk milletinin hizmetine vereceğiz. Ham madde kaynaklarımızı sadece biz işleyeceğiz, ürüne dönüştüreceğiz ve biz satacağız.
Üretim kaynakları, üretim şekilleri, pazarlama, para, banka, ulaşım, dağıtım kurum ve şekilleri bize ait olacak. Ekonomi sisteminde komünizme de kapitalizme de yer vermeyeceğiz. Devletçilik ilkemiz gereği sadece istiklalci millî ekonomi politikası uygulayacağız.
2.İslamlaşmak İlkemiz gereğince bundan böyle;
-Nüfusunun yüzde doksan beşi Müslüman olan milletimiz, kendi dinini cahil cühela olan yarım hocalardan ve kötü niyetli tarikatçı güruhundan öğrenmeyecek. Türk devletinin resmî bir kurumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kuracağız, İlahiyat Fakülteleri, İmam Hatip okulları açacağız. Kur’an’ın Türkçe mealini ve tefsirini yaptıracağız, hadisleri toplatıp Türkçeye çevireceğiz. Milletimiz kendi dinini asıl kaynaklarından doğru olarak öğrenecek.
Bütün dinî hizmetleri devletimiz sağlayacak. Devletimizin resmî kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı çatısı altında Maturidî inançlı, Yesevi uygulamalı, Kur’an ve Hz. Muhammed merkezli sahih İslam’ı özgürce yaşama imkânı bulacaklar. Haçlı Siyonist odakların ajanı olan, kötü niyetli, kişisel maddi menfaat hesabıyla hareket eden uydurulmuş dinlerin şeyhlerine, cemaat şeflerine kul, köle, esir ve maraba olmayacaklar.
-Laiklik ilkesini getireceğiz. Kimsenin dinine, dinsizliğine, inancına inançsızlığına karışılmayacak. Dindara da dinsize de kimse karışmayacak. Din ve iman gönül işidir. Kimse zorla bir başkasına din dayatamayacağı gibi ayrıca yine kimse, dindarın dinini yaşamasına da engel olamaz. Biz laikliği dindarlar üzerinde baskı unsuru olarak getirmeyeceğiz. Laiklik dinsizlik ve din düşmanlığı değildir. Biz laikliği Kur’an’ın “dinde zorlama yoktur”, “senin dinin sana benim dinim bana” ayetlerinin anlamına uygun şekilde din ve vicdan özgürlüğü olarak uygulayacağız.
Birileri iktidarı ele geçirip laiklik sopasıyla dindar Müslümanların kafasına vurmaya kalkarsa veya IŞİDci, DAEŞçi, Talibancı, ilkel vahşi selefici kafalı birileri de kendi anladıkları ve yorumladıkları çarpık cihad ve şeriat sopasıyla serbest yaşayışlı seküler kesimi kör kılıçla kesmeye kalkarsa cumhuriyetçi ve milliyetçi Müslüman Türkler, bunlara karşı durup her iki yönlü baskı ve dayatmalarına izin vermeyecek, din ve vicdan özgürlüğünü tam ve doğru olarak uygulayacaktır.
3.Muasırlaşmak ilkemiz gereğince bundan böyle;
-17.yüzyılda medreselerimizden kaldırılan, Tanzimattan sonra kısmen konan pozitif bilimleri okullarımıza yeniden koyarak çağın gerektirdiği bilim ve teknolojiye geri döneceğiz. Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi pozitif bilimler, sosyoloji, psikoloji, felsefe, mantık, siyaset bilimi, edebiyat, ilahiyat, tarih gibi sosyal bilimler olmadan gelişemeyiz, ilerleyemeyiz, ihtiyaçlarımızı karşılayamayız, vatanımızı, milletimizi ve devletimizi emperyalist Haçlı Siyonist saldırganlara karşı koruyamayız. Uçağa karşı kargıyla, topa karşı okla, bombaya karşı sapanla mücadele edemeyiz.
-Derme çatma çaputlara, abuk sabuk, eski püskü çirkin kıyafetlere sarılmaktan kurtulup üstümüzü başımızı medenî bir şekle sokacağız. İlkel ölçü, tartı araçlarını bırakıp en yeni evrensel ve doğru araçları kullanacağız.
-Evimizi, sokağımızı, mahallemizi, köyümüzü, kasabamızı, şehrimizi yaşanabilir, temiz, düzgün, kullanışlı, ferah ve güvenli hale sokacağız. İşimizi, çalışmamızı, kurumlarımızı, işletmelerimizi hakkaniyetli, düzenli kurallara bağlayacağız.
-Kadınlarımızı ikinci sınıf vatandaş olmaktan kurtarıp onların da bizimle eşit birer insan olduğunu yasal ve kurumsal bir zemine oturtacağız. Kadınlarımızın erkeklerin esiri ve kölesi değil, aynı haklara sahip eşi, anası, kardeşi, vatandaşı, meslektaşı olduğunu uygulamalarımızla göstereceğiz. Kadınlarımızı haklarından mahrum bırakıp geri plana iten İslam değil, köhne geleneklerdir. Yoksa İslam, kadına en yüksek, en ileri hakları zaten vermişti.
-Tekli millî bir eğitim sistemine geçerek çocuklarımıza bireysel, millî ve evrensel kimlik kazandıracak ortak, millî, evrensel ve işlevsel bilgilerle donatacağız. Onları tek millet: Türk milleti ruh ve şuuruna erdirerek hem Türk milletinin bilinçli evlatları hem de evrensel insanlık değerlerine bağlı vatandaşlar yapacağız. İşe yaramaz bilgileri terk edip çağdaş dünyada işimizi kolaylaştıracak, hayatımızı zenginleştirip renklendirecek, bizi kendi vatanımızda hür, bağımsız ve müreffeh yaşamamızı sağlayacak en yeni işlevsel bilgilerle donatacağız. Çocuklarımızı hem meslek sahibi yapacak, hem sorumlu ve bilinçli vatandaş yapacak, hem millî Türk değerleriyle kişilikli Türk yapacak, hem de bütün insanlık âleminde onurlu duruşunu sağlayacak bir eğitim vereceğiz.
-Vatanımıza, milletimize, bayrağımıza, dinimize, devletimize ihanet edecek hainler yetiştirilmesine izin vermeyeceğiz.
-Millî toyumuza bir ayar vererek hem millî hem de dinî bayram ve törenlerimizi milletçe hep birlikte neşe, mutluluk, aşk, şevk ve gururla kutlayarak bütün Türk milletini aynı millete mensup ve ait olmanın ortak gurur atmosferi içinde gönendireceğiz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Bunlarda İlginizi Çekebilir