ANADOLU LİSESİ

“Etimesgut’ta bir şeyler yapabilmenin heyecanı içindeyim.”

0 views
21 mins read

Erdal Beşikçioğlu; “Siyasete değil, hizmete adım attım.”

Yayın: 21.01.2024, saat: 17.19 – Güncelleme: 21.01.2024, saat: 17.19

 

yenidunyagazetesi.com
Haber Merkezi. Ankara-

CHP’nin Etimesgut Belediye Başkan adayı tiyatro ve sinema sanatçısı Erdal Beşikçioğlu, Sözcü TV’de Saygı Öztürk’ün Sisler Bulvarı isimli programında soruları cevapladı.

Baba tarafından Ordu-Ünyeli olduğunu söyleyen Beşikçioğlu,   annesinin Yugoslav göçmeni olduğunu, ailesinin Ankara’nın Mamak ilçesine gelerek yerleştiğini söyledi.

Saygı Öztürk’ün “Siyasete adım attınız. Hayırlı olsun. Etimesgut’a neler vaat ediyorsunuz? Hedefleriniz neler?” sorusuna Beşikçioğlu şöyle yanıt verdi:

“Siyasete değil, hizmete tam adım attım. Ben bir şey vaat etmeyeceğim. İnsanlara soruyorum; neye ihtiyacınız var? İhtiyaçlar dahilinde toplumsal barışı kucaklamaya yarayacak bir yapı oluşturacağım. Çünkü ülkede siyasi partiler arasında fanatizm doğmaya başladı. Bu, hizmeti de etkiliyor. Hizmet odaklı eylemler gerçekleştiriyorum. Yaklaşık 10 gündür bu işin içindeyim. Çok gezmek, insanlarla sohbet etmek istiyorum.  Sadece hizmet odaklı çalışacağım. Sosyal desteklerde bulunmak arzusundayım.  Ben rantı anlamam, rant siyasetinden hoşlanmıyorum. Katılımcı bir belediyecilik kuracağım. Halkın kendini yönettiği bir belediyecilik kuracağım. İnsanları inandırabilirsem, çünkü inanç çok önemli. Çok istek var. Belediye Başkanımız sağ olsun güzel hizmetler yapmış. Ama içi boş. Kültür Merkezi yapılmış ama içi boş. Devlet Tiyatrolarıyla işbirliğine gidilmiş, o binayı devlet yapabilirdi. Oranın sosyolojik yapısını irdeleyen oyunları ön plana çıkararak insana dokunan, kendi mahallemize uygun hale getireceğiz.

Babam Alzheimer hastalığından öldü. Pandemi döneminde yaşlılara uygulanan politik uygulamalar yüzünden bu hastalığın ilerlemesi çok hızlandı.  Onlar için bir Alzheimer Merkezi kurmak istiyorum. Onları terk edecek şekilde değil, dinlenme yeri gibi. Genç insanlar mesaiye gider gibi annesini babasını sabah bırakacak akşam alacak. Anneyle babayla iyi ilişkiler kurulmasını sağlamak istiyorum. Derdi olan insanın iletişimi bozuktur. Benim işim insan. Rant bilmem ama insanı çok iyi bilirim. Onun arzu ve isteğini iyi bilirim. Benim seyircim benim için bir hazinedir.”

Diyarbakır’da Devlet Tiyatrolarında görev yaparken Hizbullah’ın salonu bombaladığını söyleyen Beşikçioğlu, askerliğini Hakkari de yaptığını söyledi..

Etimesgut adaylığıyla ilgili Mansur Yavaş’ın karşı çıktığına dair haberlerin çıktığını, bu konuda görüşüp görüşmediklerine dair soruya da şu yanıtı verdi:

“Mansur Beyle adaylığım açıklandığında ne düşünüyor diye görüştüm. Benim için Mansur Bey çok değerli. Beni kırmamak için “çok iyi oldu” dedi. Bende tamam dedim. Behzat Ç’nin çekimlerinde çok görüşüp konuştuk.

Tiyatro doğru yapıldığı zaman seyircinin sesidir.”

Hangi rol sizin için daha çekici, sorusuna ise şu karşılığı verdi:

“Vali, sosyal adaletin anlatıldığı bir diziydi. Behzat Ç ise vicdani adalet konusunda önemli. Behzat Ç’de FETÖ’yü anlattığımızda cezalar yedik. 8 dizi sonunda kaldırılmak zorunda kalınan bir dizi.”

Beşikçioğlu, Belediye Başkanlığı ile ilgili teklifin ise direkten döndüğünü söyledi.

Saygı Öztürk’ün, “Ben, Belediye Başkanı olsam şunları yaparım dediğiniz veya örnek aldığınız siyasetçi var mı? sorusuna ise “Belediye Başkanları var. Yıllarca Eskişehir’i başarıyla yöneten Yılmaz Büyükerşen. Eskişehir’in entelektüel seviyesini yükseltmiş. Mansur Başkan, Murat Karayalçın; bunlar sosyal belediyeciliği çok orjine almış insanlar. Bizde bu hizmette devam edeceğiz. Genç bir kitle var. Bunlara sosyal etkinliklerle dokunabileceğimi düşünüyorum. Kuşakların kaybedilmesine karşıyım. Etüt merkezlerinin kurulmasıyla, emeklilerimize de hizmet edebiliriz. Binalar yerine bu insanları sosyalleştirerek bilinçli yurttaşlara dönüştürmek sağlanabilir.

Okullardaki gençlere, yeterince çalkantılı eğitim sisteminde yardım edilmesi gerekiyor. Ben kuşakların kaybedilmesinin karşısındayım. Bilim, etüt merkezlerinin kurulmasından bahsediyorum.”

Kamuoyunda tartışılan ve Erdal Beşikçioğlu aleyhine kara propaganda olarak kullanılan bir soru da şuydu: Basın açıklaması yaptığınız gün aleyhinize açıklamalar yapıldı. Şehitler var davul zurnayla karşılandınız, diye aleyhinize yayınlar yapıldı. Olayın aslı nedir?

Şehit haberlerinden bir gün sonra ilçe teşkilatına gittiğimde davul zurnayla coşkuyla karşılandık. Bende heyecanlıyım tabii. Şehit haberlerinden sonra bir angajman yarattılar. Bunlar doğru değil. Din ve milliyetçilik konuları hassas konular. Bunların kendi içinde malzeme haline getirilmesi, bir seçim propagandasına dönüştürülmesini sanatçı olarak kabul edemiyorum. Şehit haberlerinden sonra o gün oluyormuş gibi… Çok fazla üstünde durmadım.

Asıl üstünde durmak istediğim okullardaki gençlerin, Anadolu lisesinden başlayarak bir anda başka bir lisan altında başka bir okula dönüştürülmesine karşıyım. İmam Hatip Liselerine karşı değilim. O da yanlış anlaşıldı. Eşimin dedesi Atatürk’ün atadığı ilk müftülerden. Ben, din eğitimimi Karadeniz’de almışım. Vicdan özgürlüğü tarafındayım. Ben,  gençlere yardımcı olunması için eğitim yolları araştırılmalı diyorum.

Gençler beni heyecanlandırıyor. Gençlerle hareket etmek gençlerle bir ilçeyi yönetmek beni çok heyecanlandırıyor.  Belediyeyi onlarla yönetmek beni heyecanlandırıyor. Gözlerimin içine bakarken gözlerinin içinin parlaması, herhalde doğru karar vermişim diyorum.”

Saygı Öztürk’ün, “Etimesgut’a gideceksiniz, rakipleriniz olacak, nasıl bir yarış özlüyorsunuz?” sorusuna da “Ben yarışın içinde değilim, orada sadece bir şeyler yapmanın hayali içindeyim” diyerek şöyle devam etti: “Bir sanatçının sosyal etkinlik hayali hiçbir siyasetçinin hayali ile yarışamaz. Bizde sonsuzdur. Bu bağlamda belki orası çok şanslı.”

Seçildiniz; tiyatro, sinema, siz bunlardan uzak da kalamazsınız, ne yapacaksınız? Sorusuna Erdal Beşikçioğlu şöyle cevap verdi:

“Orası siyasetçi yurttaş buluşmasının en güzel yeridir. Tiyatro seyirciyle buluştuğu zaman güzeldir. Ben orada seyircimle buluşacağım. Seyircim bana arzusunu isteğini anlatacak. Ben vatandaştan kopuk bir belediye başkanı olamam ki. Onlar beni var ettiler, şimdi sıra bende.  Repertuarımı ona göre düzenleyeceğim. Sosyolojik farklılıklar var. Eğitim seviyesi çok yüksek yurttaşlarımız var, emeklilerimiz fazla,  her mahallenin ayrı dinamizmi var, benim izlediğim kadarıyla. Mesela ben Etimesgut’taki köylerimizi önemsiyorum. 4 tane köye gittim. Buralarda ne oluyor diye baktım. Köyler mahalle oldu, imarı geçmiş, Fevziye köyüne gittik; doğalgaz bağlanmamış, altyapı yok. Başkenttesiniz! Boşnakların yaşadığı bir köy. Gözden kaçmış! Mahalle diyelim artık. Biz bu gözden kaçanları toparlayacağız.”

Vatandaşın siyasetçiden fazla talepleri olur. Sizden talepler başladı mı? sorusuna ise ilginç bir cevap verdi.

“İş istekleri bana gelmedi. Sanırım bu benim dobran tavrımdan oldu. Yani, o konunun uzmanı kimse iş de onun hakkıdır. Yukarıdan indirme bir şeyle benim bu konuya müsamaha göstermem mümkün değil. Ama eksikleri söylediler. Emeklilerin mesela; “Yahu Behzat Ç, bizim bir kahvemiz yok dediler. Bu kolay bir şey, zor bir şey değil, yani bunların hepsi yapılabilir. Bunların hepsinin zaten yapılması gerekir. Etimesgut Mustafa Kemal’in en sevdiği ilçelerden bir tanesi. Güneşin doğduğu ilçe. Oraya layığıyla, tüm sosyal etkinliğiyle, yaşam kalitesiyle Etimesgut halkını yükseltmeyi düşünüyoruz. Sanatla beraber…”

Saygı Öztürk’ün, “Etimesgut yoksul ilçelerden biri. Aksi propaganda yapılır; sosyal yardım kesilecek, işte belediye işçilerine sizi işten çıkarıp yerinize yeni işçiler alınacak gibi söylenir. Siz geldiğinizde böyle şeyler olur mu?” sorusuna da şöyle yanıt verdi:

“Yok, hayır. Ben fanatik değilim. Yurttaş siyasetçi arasında böyle bir fanatizm olmamalı. Hizmet ettiğiniz kitlenin hangi tandan olduğunun önemi olmamalı. O da benim, anam- babam, genç arkadaşım. Orada kiminin abisi, kiminin belediye başkanı kiminin Behzat Ç’si olacağım. Benim en iyi yapabildiğim şey halkla beraber yapmak. Halkı dinlemek, benim mesleğim gereği çok uzun zamandır yaptığım bir şey. 1989’dan beri iğneyle kuyu kazmak gibi. O nedenle sanatçıdan olur mu dedikoduları çok hoşuma gitmiyor.

“Evet, böyle de diyorlar; Sanatçıdan belediye başkanı olur mu sözünü çok sık kullanıyorlar. Siz ne dersiniz?”

Tiyatro ana sanat dalını bitirmişim, sanatla ilgilenmişiz, biz akademik bir oyuncuyuz, yani lolipop oyuncu değiliz. Televizyon dizilerinde genç çocuklardan değiliz. Sahneye akıttığımız ter var. Neden olmasın. Ben bunu il başkanıma da Özgür Bey’e de sorduğumda “neden olmasın” dedi. Etimesgut’ta  Belediye Başkanı’nın mesleği muhasebeci. Bizde; doktor belediye başkanları da var, güzellik uzmanı belediye başkanları da var, mimarlarda var. “Kimse anasının karnından belediye başkanı olarak doğmuyor” dedi. “Bu hizmet anlayışıdır,” dedi ve “bu hizmet anlayışında senin estetik görüşlerin çerçevesinde çok daha başarılı olacağını düşünüyoruz,” dediler. O ilçenin ihtiyacının bu olduğunu, etüt edilmiş kocaman bir raporla geldiler bana.

Geçmişte belediye başkanlığı yapmış sanatçılardan temas kuracağınız, onlardan yararlanacağınız bir şey olur mu? Sorusuna ise Fatma Girik’i örnek göstererek; “Rahmetli Fatma Girik’in vatandaşlarla ilişkisi tam bir sanatçı ilişkisi içindeydi. Başka kim var onu pek hatırlayamıyorum.” diye cevapladı.

Saygı Öztürk’ün; “Erdal bey birazda sanatınızdan bahsederseniz; sizin aylarca, yıllarca kapalı gişe oynayan oyunlarınız var. Bunları gene devam ettirecek misiniz?”sorusuna şöyle cevap verdi:

“Tabii, bunlar devam edecek. Benim pazarlığım oydu. Beni seyircimden ayırırsanız ben biterim  dedim. Oyunlarım devam edecek. Bu sefer Etimesgut halkı benim tiyatroma değil, ben onların mahallesine gideceğim. O mahalleden birini çıkarıp Çankaya’ya getirmek mali olarak onları zorluyor. Tiyatro pahalı bir meslek. Orada biraz daha ucuz, kültürel yapıyı, sosyolojik, siyasi yapıyı irdeleyen oyunları oynamaya, inşallah devam edeceğiz. Niyetim Etimesgut’u bir marka haline getirmek.

“Bir sanatçı olarak AKP iktidarını nasıl buluyorsunuz?” sorusuna, “Aslında AKP iktidarının sebep sonuç ilişkisi yüzünden ben devlet tiyatrolarından istifa ettim.” diye söze başlayarak şöyle devam etti: “Ordu da bir turnedeydim. Ordu gençlik kollarında Recep Bey’in bir konuşması vardı. “yav sanatçılar çok ileri gittiler. Parasını biz veriyoruz. Bizim istediğimizi yapacaklar” dedi. Devlet tiyatrolarının kendi içinde özerk yapısı vardır. Hangi tandan olursa olsun o çeşitlilikte oyunlar oynamak zorundasın. Adı üstünde Devlet Tiyatroları. Böyle olunca baktık ki olacak gibi değil istifa ettik ve Tatbikat sahnesini kurduk. İyi ki de kurmuşuz. İktidarın sanata bakışı yok. Bir organizatöre para vererek halkla sanatçıyı buluşturmak sanat değildir. Sanat sosyokültürel yapıyı iyi irdelemek, onun üzerine oyunu seçmek ve seyirciyi buluşturmaktır. Bu düşünce de değil hiç kimse.  Sanatçıyı sularsanız bu ülke yeşerir. Nezaket gerekir, sanırım siyasette bu unutuldu.

Siyasi partilerle ilişkileriniz nasıl olacak? Birde, oradaki bazı aday adayları sizin aday gösterilmenize karşı çıktılar. Gerekçesi sizin şahsınızla ilgili değil. Biz yıllardır burada hizmet ediyoruz, yıllardır siyaset yapıyoruz. Dışarıdan birisinin gelmesini istemiyoruz. Daha öncede bildiri yayınladılar. Bununla ilgili düşünceleriniz nedir?

Ben dışarıdan birisi olduğuma inanmıyorum. Her gün evlerinin içindeyim. Onların düşüncelerini televizyondan sesli bir şekilde ifade ettim. Bu çok normal, emek veriyorsunuz, bir şey hayal ediyorsunuz, ama yukarıdan birisi diyor ki hayır kardeşim bu ilçenin ihtiyacı budur. Bu kişi olacak. Doğrudur; ben bunu Ümit Bey’e çok söyledim, il başkanımıza; kimsenin emeğinin önüne geçmek istemem. Erdal dedi, “Bu mesleği partide bilen kimse yok. Yani seyirciyle vatandaşla, onların sosyokültürel yapısını yükseltecek,  bunu bilen, bu kanalda bu damarda arkadaşımız yok.”  Evet,  hepimiz şehircilik konusunda okuduğumuz zaman bir şeyler öğrenebiliyoruz. Hepimiz zeki insanlarız ama sanat konusu bir ayrıcalıktır.

 

 

 

 

 

 

 

En iyi WordPress hosting hizmetleri için DomainMerkezi'ni ziyaret edin.