ZULÜM

Hasan CANAT- Basiretsizlik

0 views
9 mins read

BASİRETSİZLİK

7 Ekim’den bu yana Gazze ağır bombardıman altında… İçimiz kan ağlıyor. Şunu özellikle belirtmek istiyorum. İsrailoğulları lanetlenmiş bir kavimdir. Tarih sahnesinde var oldukları günden beri bütün Peygamberlere savaş açmışlardır ve kendilerinden olmayan herkese kibirli davranmışlardır. Yahudilerin 1290’da İngiltere’den, 1396’da Fransa’dan, 1492’de İspanya’dan kovulduğunu biliyor muydunuz? Gittikleri her ülkede sinsice hain planlar yaptıkları için her yerden kovuldular. Hatta bazı ülkelerde Yahudilerle konuşmak ve temas etmek bile yasaktı. 1800’lü yıllara kadar Yahudiler şehrin dışında girişi ve çıkışı yasaklanan gettolarda yaşıyordu.

1800’lü yıllardan sonra Osmanlı’nın sahip çıktığı Yahudiler, gün geldi, Osmanlı’ya da ihanet etti. Yahudilerin en büyük dayanağı İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadıkları “soykırım” oldu. Soykırım filmleriyle insanların vicdanını sömürdüler ve dünya kamuoyunda algı oluşturmaya çalıştılar. Bugün “soykırım” filmi çekmeyen yönetmenler Oscar ödülü alamıyor. Batı’daki sanatçılar Yahudileri eleştirince “antisemitizm” ile suçlanıyor. Türkiye’deki ünlü sanatçılar bile İsrail’i kınayamıyor. Çünkü şöhretlerine zarar geleceğini çok iyi biliyorlar. Sadece ünlüler değil, siyasetçiler makamına, tüccarlar sermayesine, tarikatlar tezgâhlarına zarar gelmesinden korkuyorlar.

2018 yılında yazdığım “Tarihimden aldım nasihat, sanatımla eyledim cihat!” başlıklı yazımdan küçük bir bölümü sizinle paylaşmak istiyorum; “2010 yılından bu yana Suriye’de yaşanan insanlık dramına bütün dünya şahit oldu. Bugün bir sanatçı resimle ilgileniyorsa Suriyeli bir çocuğun resmini yapmak zorundadır. Bir tiyatrocu Suriyelinin acısını sahneye taşımak zorundadır. Bir şair, Suriye’deki yaşanan acıları mısralara dökmek zorundadır. Bir sinemacı Suriye’deki zulmü beyazperdeye aktarmak zorundadır. Yani bir sanatçı olmanın da ötesinde, “ben insanım” diyebilen herkes bugün İslam coğrafyasında zulüm gören bütün Müslümanların yanında olmak zorundadır”.

Halen aynı düşüncedeyim. Yukarıdaki paragrafta “Suriye” yerine “Gazze” yazabilirsiniz. Günden güne yozlaşan bir toplum olduğumuzun farkındayım. Zalimlerden korkan sanatçılarımız özgün eserler üretemez hale gelmiş. Edebiyat ve sanat alanındaki eserlerimizi dünyaya duyurmaktan aciziz. İslam ülkelerinin liderleri bile İsrail’e sadece “sert tepki” veriyor. Çünkü Müslümanlar cihadı unutmuş. Bu nasıl bir basiretsizliktir Ya Rabbi?

Mutlak surette zulme karşı durması gerekenlerin muğlak hareketler sergilemesi bizi derin şüphelere sevk ediyor. Gazze’nin Kerbela’dan bir farkı mı var? Biz bu asırda yaşıyoruz. İsrail’in Gazze’de yaptığı zulme eyvallah edecek veya Mehdi’yi bekleyenler gibi Yavuz Sultan Selim’i, Selahaddin Eyyubi’yi bekleyecek halimiz yok. Gazzeli çocukların “Ya Rab” diye yakarışını, yıkılan enkazın altından uzanan o minik elleri, çocuklarının parçalanmış gövdesini toplayan babaları, katledilmiş bebeklerine sarılan anneleri, kız çocuklarının yürek yakan çığlıklarını unutmam, unutamam, unutturmam.

Kendimi bildim bileli İsrail Filistin’e zulmeder ve bütün dünya bu zulmü seyreder. Yıllardır kan ağlayan mazlum coğrafyası için sadece “sert tepki” veriyoruz. “Kahrolsun İsrail” deyince İsrail kahrolmuyor. Allah bizden konforlu gözyaşları dökmemizi veya içi boş sloganlar atmamızı istemiyor. Allah bize haksızlık ve zulüm karşısında canımızla, malımızla veya kalbimizle buğz ederek zalime karşı durmamızı emrediyor. Siyonistler Gazzeli şehitlerin cesetlerinin üzerinde tepinerek “Peygamberiniz Muhammed nerede? / Peygamberiniz artık size yardım etmeyecek / Her hafta patlamalar / Sizden kebap yaptık / İsrail ile oynamayın / Haydi saklanın hayvanlar / Bizim patlayıcı bombalarımız var / Sizin de deniz kızlarınız” diye şarkılar söylüyorlar.

Bugün Gazze’de Müslümanlar, üzerlerine yağan bombalara karşı “Hasbinallahü ve nimel vekil (Allah bize yeter, o ne güzel vekildir)” diye haykırarak şehit oluyorlar. Ailesi şehit olanlar “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun (Allah’tan geldik ve yine ona döndürüleceğiz)” diyerek Allah’a şükrediyorlar. Soruyorum; hangi şair bu zulmü mısralara dökebilir, hangi yönetmen bu zulmü beyazperdeye aktarabilir, hangi yazar bu zulmü roman olarak yazabilir, hangi ressam bu zulmün resmini çizebilir, hangi müzisyen bu zulmü beste yapabilir? Yeteneğini Allah yolunda feda edemeyen o ünlü sanatçılar kimlerden korkuyor acaba?

Her konuda duyar kasanlar, şahsi menfaatleri söz konusu olunca oturdukları koltuklardan havaya zıplayanlar, güya insan odaklı olduğunu söyleyen fırsatçı sivil toplum kuruluşları bile Gazze’yi istismar etmeye çalışıyor. “Saldırılar dursun, ateşkes sağlansın, ambargolar kalksın” deyince uluslararası toplumlar harekete geçmiyor. Bakıyorum, birileri logoları yan yana dizmiş, hangi kahveyi içeceğimizi, hangi deterjanı kullanacağımızı bize tavsiye ediyor. O boykotlar bir ay sonra unutulacak. Bu nasıl bir ezikliktir? Şu eziklikten kurtar bizi Allah’ım…

Diren Gazze… Kalbimiz, dualarımız sizinle… Canınızla, kanınızla ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı koruyorsunuz. Asım’ın Nesli gibi namusunuzu çiğnetmediniz. Size bakınca Allah yolunda şehit olan sahabeleri ve evliyaları hatırlıyoruz. İslam dünyası zalimler karşısında sussa bile “La Galibe İllallah (Allah’tan başka galip yoktur)”… Bedeli ne olursa olsun, bu satırlarda Hakk’ı haykırmaya devam edeceğim. İsrail’in Gazze’deki zulümlerini de ömrümün sonuna kadar unutmayacağım, unutturmayacağım. Allah bizi zalimlerden korkanlardan eylemesin.

En iyi WordPress hosting hizmetleri için DomainMerkezi'ni ziyaret edin.