Hasan CANAT
Gazeteci-Yazar
İNŞA VE İHYA
İhale, altyapı, üstyapı, anahtar teslim, N katsayısı, iş bitirme belgesi, fizibilite, rantabilite, kredibilite, demir, çimento, tuğla, briket, kiremit, kum, çakıl, kot farkı, ada, pafta, parsel, emsal değer, rayiç bedel, kat mülkiyeti, bordür, tretuvar, alçı, sıva, parke, konteynır, dozer, ekskavatör, fore kazık, kule vinç, formen, hafriyat, dekapaj, pursantaj, drenaj, peyzaj, taşeron, şantiye şefi, hakediş, imar, iskan, tapu…
Yukarıda “ihale” ile başlayıp “tapu” ile biten inşaat terimlerini öylesine yazmadım. Yanlış anlamayın, müteahhit olmak gibi bir niyetim yok. O terimleri bir dönemin kodları veya geçmişini unutanların sonradan pişman olacakları hatalar silsilesi olarak düşünebilirsiniz. Çünkü gözü doymak bilmeyen insanların “ihale çılgınlığı” ve “tapu sevdası” kaldığı yerden devam ediyor.
Maksadım inşaat sektörünü veya inşaat yatırımlarını kötülemek değil. Elbette ki işini layıkıyla yapan insanlara saygı duyarız. Ancak içi doldurulamayan betonarme yapılar zaman içerisinde yük olur, külfet olur. Her yere yol, köprü, alışveriş merkezi, plaza, kültür merkezi, okul veya cami inşa etmek toplumun refah ve kültür seviyesini arttırmaz. Bizim betonlara değil beyinlere ihtiyacımız var. Önce bunun önemini kavramalıyız.
Kültür, sanat, eğitim, medeniyet, tarih, sinema, tiyatro, edebiyat, şiir… Ne yazık ki bunlar göz ardı edildi, hafife alındı, çok önemsenmedi. Koskoca yetkili adamlar yazımın ilk paragrafında yazdığım inşaat terimlerini yıllarca sayıklayıp durdu. Halen betonlarla övünüyorlar. “Dervişin fikri neyse zikri de odur” misali kültür, sanat, eğitim ve edebiyat sahasında destansı çalışmalara imza atamadılar.
Tarihine ve medeniyetine sahip çıkabilen toplumlara baktığınız zaman eğitim ve refah seviyelerinin ne kadar yüksek olduğunu anlarsınız. Fakat ülkemizdeki siyasetçilere ve âlimlere bunları anlatamıyoruz. Menfaatlerine dokunulunca seslerinin kaç oktav yükseldiğini, oturdukları yerden kaç metre havaya sıçradıklarını görüyoruz. Siyasetçiler ve âlimler aynı kararlılığı dini, milli ve ailevi değerlerimize sahip çıkmak için gösterselerdi bugün ülke olarak çok daha farklı bir konumda olurduk.
Araç ile amaç, inşa ile ihya arasındaki farkı bilmeyenler var. Bütün betonarme yapılar birer araçtır. Her yere betonarme yapılar inşa etmek tek başına bir amaç olamaz. Taşa toprağa şekil vermek kolaycılıktır. Önemli olan insan yetiştirmektir. İnsanları ihya etmeden şehirleri inşa edemezsiniz. Bunu söylerken de fikirlerimin yanlış anlaşılmasından korkuyorum. “Betona değil, insana yatırım yapın, insan yetiştirin” diyoruz; özel kalemleri, danışmanları, gazetecileri, bürokratları ve memurları satın almaya çalışıyorlar. Bu nasıl bir şark kurnazlığıdır?
Ahlak, adalet ve vicdan bilinci önce ailede başlar, sonra okulda devam eder. Her yere camiler ve İmam Hatip okulları inşa edince dindar nesiller yetişmez. Her yere kolejler inşa edince süper zekâlı ilim adamları yetişmez. Her yere kültür merkezleri inşa edince asil sanatçılar yetişmez. Her yere spor merkezleri inşa edince başarılı sporcular yetişmez. Siz erdemli ve bilinçli nesiller yetiştirirseniz o nesiller camisine, okuluna, kültür merkezine, spor merkezine, kısacası ülkesinin her bir karışındaki taşına toprağına sahip çıkar, değer verir, geleceğe taşır.
Devlet daireleri bile son model teknolojik imkânlarla inşa ediliyor. Fakat içindeki hantal yapı halen devam ediyor. Televizyonların stüdyoları ışıl ışıl ama yayınlanan programlar niteliksiz… Üniversitelerin dış görünümü mükemmel ama o üniversitelerden mezun olan gençlerin kafası karmakarışık… Camilerin içi pırıl pırıl ama takva sahibi cemaatler kalmadı. Rakamlarla kafayı bozanlar halen yüzlerce okul, binlerce cami, kilometrelerce yol inşa etmekle övünüyor. Seller, yangınlar, depremler, katliamlar olsa da demir-çimento hesabı hiç şaşmıyor.
Soruyorum; aile yapısı paramparça olmuş, ekonomik düzeni bozulmuş ve dünyadan sadece zevk almaya odaklanmış bir toplumu yeniden ihya etmek için kaç ton çimento, kaç ton demir gerekiyor? Maalesef biraz önce sorduğum sorunun derinliğini bile anlayamayacak durumdalar. Bu konularda ısrar ettiğiniz zaman, “camiyi biz inşa ettik, içini de siz doldurun, okulları biz inşa ettik, öğrencileri de siz okutun, yolları biz yaptık, üstünden de siz geçin, televizyon kanallarını biz kurduk, filmleri de siz çekin” tarzında konuşmalar yapıyorlar.
Medeniyetin sadece yol ve betondan ibaret olduğunu zannedenlere ne anlatsanız boş gelir. İsrail, Gazze’de çoluk-çocuk demeden Müslümanları katlediyor, her yeri bombalıyor. Gazze’de Türkiye tarafından inşa edilen Türk-Filistin Dostluk Hastanesi bile bombalandı. Keşke Gazze’ye dostluk hastanesi inşa ederken müminin derdiyle dertlenen imanlı ve şuurlu nesiller de yetiştirebilseydik… İslam âlemi Filistin’deki katliama karşı şanlı bir direniş gösteremiyor ve katliamı inşaat seyreder gibi izliyor. İnşaatta çok iyiyiz ama ihyada sınıfta kaldık!!