Yazar Mustafa Delice ile “Debbur” romanı üzerine röportaj

1

Yazar Mustafa Delice ile “Debbur” romanı üzerine röportaj

Yazar Mustafa Delice’nin son romanı Debbur üzerine konuşan Dr. Tuğba Akça, yazarın edebi yönünü öne çıkarırken, romanın neden yazıldığına ve romandaki kahramanların günümüzle ilişkisine ışık tutuyor!

TUĞBA AKÇA: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

MUSTAFA DELİCE: 5 Şubat 1960 yılında Kırıkkale ili delice ilçesinde doğdum. İlk ve Orta öğrenimimi Delice’de, Lise öğrenimimi Kırıkkale de tamamladım. 1980 yılında bir kamu kuruluşunun Gaziantep İl Müdürlüğünde memur olarak göreve başladım. 1988 yılında tayin olduğum Çorum’da 19 Mayıs Üniversitesi Çorum Meslek Yüksekokulunu bitirdim. 1996 yılında Kayseri’ye tayin oldum ve 2006 yılında emekli oldum.

2007 yılından itibaren yazmaya başladım. Aynı zamanda bir siyasi partide İl başkan yardımcılıkları, MKYK. Üyelikleri, Mazlum-der Kayseri Şube başkan yardımcılığı, YİK üyeliği ve Yazarlar Birliği Kayseri Şube Sekreterliği görevlerinde bulundum. Yerel Kayseri Gündem gazetesinde yaklaşık 5 yıl köşe yazarlığı yaptım.

Yazarlık hayatına Mazlum-der de görev yaparken Bülten çıkarmakla başladım. 2012 yılında Hacc farizamı tamamlayıp döndüğümde Haccı ve hacı arkadaşlarımı kalıcı kılmak için “Hacc 2012“ ismiyle bir kitap yayınladım. Devamında üzerinde uzun yıllar çalıştığım “Debbur” isimli romanımı 2014 yılında yayın hayatına sundum. 2016 yılında doğduğum yerlerin geçmişini içeren “ Türkmenlerin Kadim Yurdu Delice ” isimli 3. Kitabımı yayınladım. 2020 yılında da “ Çokluktan Birliğe Hacc” ismiyle de son kitabım raflarda yerini aldı. Şu anda “Erkenci Kayısılar” isimli bir hikâye kitabı üzerinde çalışmaktayım. Ayrıca Türk Tarihi, İslam Tarihi, Anadolu’daki Evliyalar isimli kitaplar üzerinde de çalışmalarım devam etmektedir. Evliyim ve iki kız çocuk babasıyım.

TUĞBA AKÇA: Roman dalında ilk eseriniz “Debbur” isimli kitabınız diye biliyorum. Doğru mu?

MUSTAFA DELİCE: Evet ilk romanım “Debbur” dur. Birinci baskısını 2014 yılında, ikinci baskısını ise 2018 yılında gerçekleştirdim.

TUĞBA AKÇA: Önce romanın isminden başlayalım. “Debbur” un Türkçe anlamı nedir?

MUSTAFA DELİCE: “DEBBUR”; Genellikle Suriye ye sınır illerimizin kırsal kesimlerinde küçük yaşta ki zeki, içe kapanık, aile ve toplum tarafından dışlanmış, ötelenmiş erkek çocuklarına verilen bir lakaptır.

23 yıllık bir yaşamın sürülen gizemi. Kırık parçaları bir araya getirme girişimi bu. Eline değen parçalarca kanamayı göze alıştırmadır. Kitabın kahramanı hayata gözlerini yummuştur, ardında koca bir gerçek hikâye bırakarak, birilerinin yakasından tutup hesap sorarak. Debbur, kıyıda kalmış bir acıdır. Sesi duyulmayan derin bir kuraklık. Bu yüzden, araştırmalıyız yanımızı yöremizi, bulmalıyız, debburluğa itilen yürekleri… Kollarımız bir kanattır, kardeşleri sarmak için verilmiş. Ellerimiz bir şefkat yumağı, yetimlerin yanaklarında ılık rüzgâr sunmayı bekleyen. Debburluk, ailenin ve toplumun kendini israf edişidir belki de. Öyle bir israf ki, eşyayı da hisleri de yerli yerince kullanamama israfı…

TUĞBA AKÇA: DEBBUR’”u yazmanızda ki gerekçe nedir dersem?

MUSTAFA DELİCE: DEBBUR’”u yazmamda ki gerekçe olarak şunları sıralayabilirim. Gerçek bir sorunu gerçek bir olay çerçevesinde işlemeye çalıştım. Meczup insanların sahipsizliğine karşı isyanımı toplumla paylaşmak, ebedi âlemde sorgudan muaf olacak bu insanların Dünyada ki sahipsizliğine parmak basmak, çocuklarına sevgisini veremeyen ailelerin davranış bozukluklarını ve îmânî hakikatlerden uzaklaşmasını irdeledim. Toplumda ki bireylerinde her an grifit yaşam tarzından dolayı olay örgüleriyle ruh sağlığının her an bozulabileceğini gözler önüne serdim. Kahramanımın aile içi ilişkilerini, okuma sevdasını, sıkıntılarla mücadelesini, son anda kaybedilen umutlarını, değerleri, yiten canları sorguladım. Duygusal bir üslupla anlatmaya çalıştığım aşk sarmalına hayata veda noktasında dahi sahiplenişini ve kaybetmeyi kabullenmeyen bir ruhu tahlil etmeye çalıştım. Sadece romanın kahramanının ve ailesinin özel-gizli tüm sorunlarının yanında bunun bir yansıması olan toplumsal sorunları da irdeledim, işledim.

  1. TUĞBA AKÇA: Bu romanın geçtiği yerleri ve tarihleri açıklayabilir misiniz?

MUSTAFA DELİCE: Romanımda yaşananlar Gaziantep’in yakın bir mahallesinde yaşanmıştır. Romanın kahramanı 1950-1974 yılları arasında yaşamıştır.

TUĞBA AKÇA: Bu romanı yazmadan önce sizi yazmaya iten sebepler nedir dersem. Yani bu yaşanmış öyküyle tanışmanız nasıl oldu. Nasıl gelişti ve romana dönüştü.

MUSTAFA DELİCE: Bu dramı ilk duyduğum anda çok etkilendim ve sorular sorarak araştırmaya karar verdim. Meczup insanların sahipsizliğine karşı duyarlılığımı okurlarla paylaşmak, ebedi âlemde sorgusuz olacaklarına inandığım Debbur lara kucak açmaya, ailelerin îmânî hakikatlerden uzaklaşmadan yeni Debburlar yaratmamasına faydam olsun istedim. Sadece romanım da kahraman olarak tanıtacağım kişinin ve ailesinin özel gizli tüm sorunlarının yanında bunun bir yansıması olan toplumsal sorunları da irdeledim. Araştırmam da Debbur’un okuma sevdasını, azmini, son anda kaybettiği umutlarını, değerleri yiten canları da sorgulamak istedim. Debbur’un yaşadığı yere tesadüfen yaptığım bir ziyarette köyde ki yaşayan bir meczubun şahsıma karşı davranışları beni düşünmeye itti. Para teklifimi kabul etmeyip benden sadece yanağına bir öpücük isteyen meczubun bu davranışı kim bunlar sorusunu aklıma getirdi. Nihayetinde benim bu konuda ilgilendiğimi görünce yakınlarım “Debbur” un hayatının bir kesitini anlattılar ve benim bu romanı yazmama vesile oldular.

  1. TUĞBA AKÇA: Biraz Meczuplar hakkında konuşabilir miyiz?

MUSTAFA DELİCE: Toplum tarafından köyün, mahallenin, şehrin delisi dediğimiz bu yitip giden genç değerlerimiz arapça kökenli bir terim olan “Meczup” şeklinde de adlandırılır. Kelime anlamı olarak da “Allah sevgisiyle aklını yitirmiş kimse” diye tanımlanır.

İslam dininde bir insan aklını yitirmiş ise cezai ehliyeti yoktur denmektedir. Günümüzde “Debbur” lar tehdit olarak görülmesinin aksine geçmişimizde şehirlerin, kasabaların, köylerin mistik, kıymetli, mana denizi kişilikleridir. Sabi olarak değerlendirilen “Debbur”ları hoş tutmak, beddualarını almamak toplumsal bir şiardı. Hatta konuştuklarında bir hikmet ve işaret aranması, her biri hakkında efsaneler doğması yaşanılan bir gerçekti.

Sokak da karşılaştığınız “Debbur ”lara bir bakarsanız onlar hayatta hiçbir şeyi takmaz, dinlemez ve bildiklerini okurlar. Dertleri olsa bile sürekli gülerler, surat asmazlar, hayata kahkahalarıyla renk katarlar, ağlamazlar, sürekli muziplik yaparlar. İçlerinden gelen sesle kavuştukları gerçekleri anlatmaya çalışırlar. Kabul görmezse sessizleşip içe kapanırlar. Onlar için dünyanın en mutlu insanları ölüler ve delilerdir.

Ne acıdır ki akıllı olduğunu sanan insanlar “Debbur”ları sokak da görmek istemezler. Onları ya loş, karanlık arka odalarına ya da akıl hastanelerine kapatırlar. Oysa ciddiye alınan Debburlar tedavi ve sevgi ile iyileşir. Sadece biraz daha sabır, öngörü, sevgi ve tedavidir. Herhangi bir kardeşimizin yakınlarından birinin ölüm acısı zamanla küllenir, unutulur. Ama bir yakınının meczup olma hali acısı ömür boyu dinmez. Her gün acıtır canını.

Bir Meczubu kaybettiğimizde ölen sadece meczup değildir. Onunla ölen çocukluğumuz, masumluğumuz, muzipliğimiz, samimi, içten gülümsememizdir. Bir meczup yaşadığı muhitin hafızasıdır, vicdanıdır, ruhudur. Biz paranın, itibarın, şöhretin peşinde koşarken meczup bütün gülümsemesini o muhitin üzerine dağıtır.

Bir şehir için bir meczubun da önemi çok büyüktür. O şehirde kimse komşusunu bile tanımazken meczubu hemen hemen herkes tanır. Ve bilir. Yani Sultanahmet, Ayasofya gibidirler. İnsanlar gelip geçicidirler. Eserleri yoksa unutulur giderler. Ama onlar hem kendileri yaşar hem de hikâyelerini yaşatırlar. Asla da yüzyıllarca unutulmazlar.

TUĞBA AKÇA: “ DEBBUR’”u yazarken nelere dikkat ettiniz?

MUSTAFA DELİCE: Ana teması Dram olan bu romanı yazmaya başlarken toplumsal bir gerçeği okurlarımla paylaşmak için hata yapmamaya, konuyu irdelemeye ve bu hastalığın insan üzerinde bıraktığı ağır tesiri daha iyi anlatabilmek için konunun uzmanlarıyla görüştüm. Onların değerli fikirlerini aldım. Romanda ağırlıklı olarak hüznü, sahipsizliği işlerken okurların zihninde yeni sorular oluşturmaya çalıştım. Burada tabi ki maksadım okurumu üzmekten ziyade yaşananlardan ders alınmasını ve kendine “Bu dramı bende yaşar mıyım, yaşamamak için ne gibi görevler üstlenmeliyim” gibi soruları kendisine sormasını istedim.

Toplumda en çok gözardı edilen sevgisizliğin aile içerisinde ne tür yıkımlara yol açabileceğini, bu tür bir eylemin sevgi ve güzelliklere karşı bir suikast eylemi olduğu mesajını öne çıkardım. Romanın kahramanının kıyıda köşede kalmış bir acı olduğunu, sesleri duyulmayan derin bir kuraklık, şefkate, yanaklarında ılık bir rüzgârın dokunuşunu hissetmeye hakları olduğunu zihinlere nakış nakış işlemeye gayret ettim.

Okurun yüreğinde ki şefkat ve sorgulama hislerini harekete geçirebilmek için inandırıcı olmam gerektiğinden dolayı kahramanımın özelliklerini ve yaşadıklarını inandırıcı ve kabullenici bir üslupla anlatmaya gayret ettim. Bunun için de hayal gücünü hiç kullanmadığımdan subjektif tasviri düşünmedim. Cümlelerimde daima sevinç ve nefret duygularıyla beraber öfke duygusunu da ön plana çıkardım. Okuduğum yazarların kullandığı metottan ziyade kendi tarzımı seçtim. Roman da en önemli unsurun insan olması, zaman ve mekânın bunu destekliyor olması nedeniyle romanın kahramanının yaşadıklarını kendi dünyamda yaşıyormuşçasına yazmaya çalıştım. En önemlisi gerilim okuyucuyu diri tutar prensibiyle romanımın girişini yüksek bir gerilimle başladım.

TUĞBA AKÇA: Debbur’un yayın hayatına sunduktan sonra kitabın tanıtımı açısından ne gibi etkinliklere katıldınız?

MUSTAFA DELİCE: Debbur’un 1. Baskısı 2014 yılında yayın hayatına sunuldu. Anlaşmalı olduğum yayınevinin Gaziantep 1. Kitap fuarına katılımıyla açmış olduğu stand da Debbur’u okuyucuya sunduk. İki gün kaldığım stand da bir hayli ilgi gören kitabım beni bir hayli mutlu etmişti. Akabinde değişik illerde açılan kitap fuarlarına katıldım. Ayrıca TV 5 televizyonunda ve Gaziantep de yerel bir televizyonda Debbur’ la alakalı programlar yaptım. Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi adına katıldığım Kayseri Kay TV. de ki programda Debbur’u tanıttım. Osmaniye 1. Kitap fuarında yerel bir televizyonda bir saatlik programda Debbur’u tanıttım. 2018 yılında 1. Baskı Debbur’un tükenmesi sonucu yayınevim tarafından 2. Baskısı gerçekleştirildi. Bu baskıdan da elimde 70 adet Debbur kaldı. Bu romanımın 3. Baskısını gerçekleştirmek isterim.

TUĞBA AKÇA: Debbur kitap fuarlarında okuyucuyla tanışırken yeterli ilgiyi gördü mü? Hatırladığınız fuarları sayabilir misiniz?

MUSTAFA DELİCE: Yeterli ilgiyi gördüğünü düşünüyorum. İki baskıdan elimde kalan sadece 70 kitabın olması ilgi gördüğünün kanıtı olsa gerek. Hatırladığım kadarıyla Gaziantep, Kayseri, Ankara, İstanbul, Bursa, Osmaniye, Şanlı Urfa, Adana, Merzifon vb.

TUĞBA AKÇA: Debbur romanı hangi yayınevi tarafından yayın hayatına sunuldu. Kaç baskı yaptı. Yayıneviyle ilişkileriniz devam ediyor mu?

MUSTAFA DELİCE: Debbur’un 1. Ve 2. Baskıları Gaziantep merkezli “Serencam” yayınevi tarafından basıldı. 1. Baskı 2014 de 2. Baskı 2018 de yayınlandı. Kitabın tanıtımın da yayınevi sahibi Gülşen Gazel tarafından Kültür Bakanlığına yapılan teklifi kabul görmüş ve 200 adet kitabım değeri ölçüsünde satılmıştır. Kültür bakanlığı almış olduğu 200 adet Debbur romanımı Türkiye de ki kütüphanelere dağıtımını yapmıştır. Kitabımın kütüphane raflarında bulunması benim için onur vesilesidir. 2020 yılında küçük bir anlaşmazlık nedeniyle Serencam yayıneviyle olan ilişkim sonlandırılmıştır. 6 yıllık birlikteliğimizde ciddi bir sıkıntı yaşamadık ama küçük ayrıntılarda yaşadığımız anlaşmazlıklar sonucu anlaşmamızı iptal ettik. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın ben yayınevimden razıydım. Hizmetlerinden dolayı kendilerine gıyabında teşekkür ederim. Kendilerine çalışmalarında başarılar dilerim.

TUĞBA AKÇA: Debbur’dan sonra yeni bir roman yazmayı düşünüyor musunuz?

MUSTAFA DELİCE: Şu an yeni bir roman için alt yapı hazır değil. “Erkenci Kayısılar” ismiyle hikâye kitabı üzerinde çalışmaktayım. İnanıyorum ki Allah izin verirse en yakın zamanda hikâye kitabımı tamamlayıp yayın hayatına sunmayı düşünüyorum.

TUĞBA AKÇA: Debbur romanını yazarken ne gibi duygular yaşadın?

MUSTAFA DELİCE: Yer yer çok zorlandığım oldu. Bilhassa kendi kendisiyle yaptığı konuşmalarda ve sevdiği öğretmenle olan diyaloglarında zorlandığım, duygusallaştığım oldu. Bu bölümlerde engelleyemediğim duygularımı öne çıkararak romanımın kahramanı benmişim gibi yazmaya çalıştım. Zaman zaman içten bir ağlamayla kahramana eşlik ettim, bazen de Debbur gibi kahkahalar savurdum.

TUĞBA AKÇA: Debbur romanın için eleştiriler ve beğeniler oldu mu?

MUSTAFA DELİCE: Elbette olumlu-olumsuz eleştiriler ve beğeni yazıları yazıldı. Kayseri yerel gazetelerde bu eleştiriler yayınlandı. Ayrıca İstanbul’dan bir okurum İstanbul gazetelerinde, Tercüman gazetesinde ve Gaziantep gazetelerinde Debbur hakkında yazılar yayınlandı.

TUĞBA AKÇA: Sizi en çok etkileyen romanın hangi bölümü? Ayrıca romanın kahramanı Debbur’un yaşayan yakınları ile iletişim kurabildiniz mi?

MUSTAFA DELİCE: Yağmurlu bir gecede gökyüzüyle yaptığı konuşma tasvirinde çok etkilendim. Oradaki konuşma metinleri tamamen benim içsel duygularım. Orada ki iki paragraf benim üç günümü aldı. Ama değdi tabi ki. Birde aileden şu anda yaşayan bireyler olduğunu biliyorum ama sorun yaşama kaygısıyla onlarla iletişime geçmedim.

TUĞBA AKÇA: Debbur’ la ilgili yapmış olduğumuz bu söyleşiye zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

MUSTAFA DELİCE: Bu güzel sohbetinizden dolayı ben teşekkür ederim.

 

 

1 Comment

  1. Değerli Mektup Edebiyat dergisi ailesine bu güzel jestleri için minnettarım. Saygılarımla

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Bunlarda İlginizi Çekebilir